23 Ekim 2018 Salı

Organik mi, doğal mı ?

Organik tanımını- kimya dersleri dışında- ilk defa bir portakal için söylendiği duydum.
Yıl 1996 , eşim 1 aylığına işi nedeniyle Amerika'ya gitmişti. Dönüşte oralardaki yaşam şartlarını anlatırken manav sebze reyonlarında ürünlerin  organik ve konvansiyonel olarak ayrıldığını anlatmıştı.

Bizim evde  o zamanlar durum neydi acaba ?

Ben, iş çıkışı Beşiktaş Beltaş' tan ne sebze bulursam mevsimini umursamadan alıyordum. Pazara gidebildiğimiz hafta sonları da , mevsim kış olmasına rağmen gördüğümüz yaz sebze meyvelerini poşetlere dolduruyorduk. Kabak, domates,salatalık, patlıcan ,taze fasulye, yeşil biber,dolma biber .
Sonraları televizyonlardaki gündüz programlarında, sebze ve meyvelerde hormon varmış, çünkü üretilirken gelişim hızlandırıcı kimyasallar kullanılıyormuş diye duymaya başladık.

Bir süre sonra , suni gübreleme konusu ve bunun yediğimiz sebze ve meyvelerdeki olası etkileri yine uzmanlar tarafından konuşulmaya başladı.

GDO' lu ürünler dendiğinde hepimizin kafası iyice karışmaya başlamıştı artık.

Son dönemin konusu ise yerli tohum. Dededen nineden kalma yerli tohumların , Anadolu'nun en ücra köşelerinden bile olsa, araştırılıp bulunarak, tarımsal üretime tekrar katılması.

Pek güzel...Katılsın...

Ama neler yapılmalı ki , biz artık daha sağlıklı sebze ve meyvelerle beslenebilelim.? Halk temiz, dürüst üretilmiş ürünleri sofrasında makul fiyatlarla görebilsin.

100 puanlık uzman sorusu...Cevabı elbette tek değil ama bazılarını şöyle sıralayabiliriz.

1- Tarım Bakanlığının suistimallere açık olmayan bir Yerli Tohum Politikası başlatması gerekiyor, eğer varsa da işlerliğini acilen artırması önemli. Bütün üreticilere bu konuda gereken desteği vermesi çok önemli. Ayrıca tohumun ne denli önemli olduğunu fark ederek kurulmuş sivil toplum örgütleri ile ellele çalışması, finansal ve teknik olarak destek olması şart. 

2-Bilinçli ve dürüst üretim yapan, büyük- küçük tarım üreticilerine ihtiyaç var. Sayılarının hızla artması çok önemli. Oysa bilhassa küçük üreticiler küsüyor , topraklarını satıp başka geçinme alanlarına yöneliyorlar. 

Büyük üreticiler için ise ;
a) Mahsulü , verimliliği arttırmak adına, üretim sırasında kimyasallara boğarak adeta  meyve sebze görünümünde sentetik yapılara dönüştürüyorlar. Bunların önüne geçilmesi için kimyasal denetimlerin daha gerçekçi ve halk sağlığını gerçekten koruyan standartlarda yapılması. göz boyarcasına halka sunulmasından vazgeçilmesi gerekiyor. Bunun için yeni kanuni düzenlemeler getirilmesi şart.

b)Ürünler bölgesel olarak taşınması sırasında , çok yüksek fireler veriyor.Maliyetler bu nedenle de artıyor. Bunun için ürününün niteliğine uygun soğuk zincir koşullarını sağlamak gerekiyor.  

c)Sezonunda bile olsa lezzetsiz ama verimlilik oranı yüksek diye vasıfsız (veya çok vasıflı) tohumlardan kaçınmaları gerekiyor. GDO'
lu ürün istemiyoruz.  

3-Tüketiciler olarak, yaşadığımız şehre yakın yerlerden gelen  meyve -sebzeleri daha çok tercih edersek, bu yolla bölgemizdeki küçük üreticileri desteklemiş oluruz. 

4-Kendimize şu soruyu da sormalıyız. Neden yaz sebzelerini kışın da yiyorum, yediriyorum ? Hatırlayın eskiden turfanda diye bir kavram vardı. O da sezonundan bir ay önce filan tezgahlarda yerini alan ürünler için söylenirdi. Annelerimiz bütçemize göre azıcık alır, bize sürpriz yapar, ailecek bayram ederdik. 
*****
Yazının başlığında adı geçen ORGANİK ürünlere pek değinmedik. Organik dediğimiz ürünler belli standartlarda kontrolleri yapılmak  şartıyla üretilen, kağıt üzerinde ayrıca sertifikalandırılmış ürünlerdir. Daha maliyetli bir alt yapı ve sistemli kontrollerin kağıt üzerinde fiziksel ve kimyasal takibi gerekmektedir.  Üretici bunu kurumlara ve tüketiciye her daim deklare etmelidir. Her türlü evrak işi maliyeti de , üretim maliyetlerine yansır. Ama üretici olarak başka türlü bir geçerlilik elde ederler.
*****
Benim kişisel uygulamam şu:
Bazı ürünler doğası gereği zaten  kimyasal desteğe ihtiyaç duymadan neredeyse her mevsim üretilebiliyor, örneğin kuru soğan, nereden bulursam alıyorum.

Dikkat ! patates için durum farklı, üretiminde oldukça kimyasal madde kullanılıyor.
Bazı ürünler örn. baklagiller , mutlaka yerli ve güvendiğim lokal üreticilerden alıyorum, böcek ilacı kullanılmamış olmalı. Zaten biraz geç tüketmeye kalkarsam böceklenmeye de başlıyor. O nedenle en fazla 500 gr.lık paketlerde alıyorum.

Sebze -meyve sadece sezonunda ve güvendiğim belli bir üreticiden alıyorum. Artık iyice sezonunun ortasına gelmiş ise yaygın marketlerden ve yerli tohumlu olanını da almaya başlıyorum.

Malesef herşey çok pahallı , o nedenle az ve öz  meyve sebze alışverişi yapmak şart. Çok yemek değil , daha besleyici olanını yeterli miktarda tüketmek var. 
Azar azar pişirip, son danesine kadar yemek , artık bırakmamak var. 

 Steve Jobs şöyle bir kelam etmiş son zamanlarında  'yemeğinizi ilaç gibi yemezseniz, sonra ilacı yemek gibi yemeniz gerekir'. 







  

Hiç yorum yok: